Sosyal araştırmacı, merakı ve konusuyla baş başa kaldığında en büyük telaşlarından biri yönteme karar vermektir. Yönteme karar verme meselesi, özellikle metodoloji ve bilim felsefesinden gelen temel bilgi düzeylerini zorlayarak araştırmacıyı bir sınavla karşı karşıya getirir. Bu tür bir sınavda, kuramın ve pratiğin bileşkesinde iyi yetiştirilmiş bir sosyal bilim insanı, inceleyeceği toplulukların yaşadıkları coğrafyanın sahip olduğu özelliklerin bir ürünü olduğunu bilerek ilerlemeyi seçecektir. Bu aynı zamanda, bilim insanının içindeki diğerini olabildiğince nesnel koşullarda anlatabilmek için sefere çıkmasıdır. Çünkü anlatabilme yetisinin yükselişi, sosyal bilimcinin araştırma telaşına düştüğü konunun, bizzat “hayat” olarak kendini gösterdiği o yerde olmakla mümkündür.
Elinizdeki kitap bu nedenle bir mesele ile gelmiştir. Günümüzde “teknolojinin ışığı” altında aydınlanmanın her alanda ortaya attığı övgüler, sosyal araştırma, araştırmacı ve yöntem arasındaki ilişkiyi aslında çamurlu bir köşeye çekmiş, eleştirel bir düzleme atmıştır.
Çamur Meselesi, yöntem konusunun kuramsal ve pratik temelleri üzerine, bu işin ne denli meşakkatli olduğuna ve teknolojiye kaptırılan yönlerine dair yeniden düşünmek için sorular sormaktadır.